Sepetim

Sepetiniz boş

Sepetim

Sepetiniz boş

Kaygı Bozuklukları


KAYGI BOZUKLUKLARI


Günümüzde kaygı bozuklukları çocuk, ergen ve yetişkin psikiyatrisinin en yaygın problemlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. DSM IV-TR’ye göre bireyler 12 farklı kaygı bozukluğu tanısı alabilirler. Bunlar; ayrılık kaygısı, panik bozukluk (agorafobi ile birlikte veya değil) panik bozukluk hikayesi olmayan agorafobi, özgül fobi, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, yaygın kaygı bozukluğu, medikal duruma bağlı kaygı bozukluğu, madde kullanımına bağlı kaygı bozukluğu ve başka türlü adlandırılamayan kaygı bozukluğu.


Kaygı bozukluklarının tedavisinde sıklıkla Bilişsel Davranışçı Terapilerden yararlanılmaktadır ve bu tedavinin etkinliğini değerlendiren çok sayıda araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaları değerlendiren gözden geçirme ve metaanaliz makalelerinde BDT’nin hem kaygı belirtilerinin azaltılmasında hem de kaygı bozukluklarının tedavisinde etkili olduğu ve bu etkilerin kalıcı olduğu belirtilmektedir.


Kaygı, sağlıklı bireylerde yaşam boyu deneyimlenen, bireylerin gelişimi sırasında koruyucu ve uyumsal işlevi olan normal bir duygudur. Tersine, kaygı bozuklukları belirgin sıkıntı ve işlev kaybına neden olan korku ya da endişe ile karakterizedir. Gelişimsel süreçte patolojik kaygı ile uyuma yardımcı olan, kendini koruma ve güvenliği sağlayan normal kaygıyı ayrımlaştırmak güçtür. Tanısal sınırları anlamakta uygun kural, uyarıcı bir ortam olduğunda kişinin kaygıdan kurtulabilme yetisi olup olmadığına bakmaktır. Örneğin; kendisi için çekici bir akranı ile karşılaştığında bir ergenin duyduğu kaygı normaldir, ancak ergen kaygıdan kurtulamayıp sürekli şüphe ve ruminasyonlarla uğraşıyor ise patoloji sınırını aşmıştır. Bunun sonucunda ergende benzer durumlardan kaçış oluşmaya başlamıştır.


Örneğin ayrılık kaygısı erken çocukluk döneminde normal gelişimsel sürecin bir parçası iken; bu sürecin sonrasında çocuğun akran ve aile ilişkilerini, okul başarısını etkileyen ve aşırı, süreğen bir kaygı “ayrılık kaygısı” olarak ele alınır. Benzer şekilde erken çocukluk döneminin yabancı kaygısı ve sosyal çekingenliği, sosyal fobiden ayırt edilmelidir. Dolayısıyla bireylerde belirli yaşam dönemlerinde ortaya çıkan ve gelişimsel olarak uygun olan kaygı ile tedavi edilmesi gereken kaygıyı birbirinden ayırt etmek önem taşımaktadır.


Bilişsel modele göre kaygı bozukluğu olan bireylerde fiziksel, duygusal, davranışsal, bilişsel ve kişilerarası ilişkiler olmak üzere beş alanda değişiklikler olur. Tedavi, baş etme becerilerini arttırmak yoluyla stres yaratan belirtileri susturmaya odaklanır. Pek çok kaygılı insanın bedensel yakınmaları vardır (aşırı terleme, baş dönmesi, karın ağrısı, kas gerginliği, nefes almada güçlük, çarpıntı, bağırsak hareketlerinde düzensizlikler, vb.)


Üzüntü, korku, panik, huzursuzluk, endişe kaygının duygusal bileşenleridir. Kaygı bozukluğu olan bireylerde davranışsal belirtiler daha çok dikkat çeker. Kaçınma, kaygının davranışsal belirtilerinden biridir. İnsanlar genellikle korktukları durumlardan çok uzun süre kaçınamayacakları için bu kaçınmanın bedelinin daha büyük olduğu görülmektedir (okul, sağlık, akranlar vb. alanlarda problemler, aile içi çatışmalar). Tırnak yeme, parmak emme, kompulsiyonlar ve aşırı uykusuzluk kaygının diğer davranışsal belirtileridir.